Küçükken birbirinden ilginç akrabalarımız varmış. Varmış diyorum, çünkü akrabaların kendilerinden haberdar olmakla beraber ilginçliklerini anlayacak kafada değildim o yaşlarda. İlkokul öncesi bu dediğim; Susam Sokağı’nı izleyerek okumayı söktüğüm, her akşamüstü Yalan Rüzgarı’na bakılan ve her haftasonu anne ve babaanne eşliğinde birilerinin, sıklıkla da bu ilginç akrabaların evine oturmaya gidilen yaşlar.
Bir Mesut Amca vardı ailede, öyle pek sık görmediğimiz, ailenin nispeten içine kapanık üyelerinden biri. Amca tabirini oldukça esnek kullanıyorum, kendisi bizimle aynı soyadını taşımayan uzak akrabalardan biriydi. Şimdi düşünüyorum da, o sıralar orta yaşlı olan Mesut Amca belki de akrabalarına karşı içine kapanıktı, kim bilir, arkadaşlarıyla gecelere akıyor, neşe içinde içiyorlardı filan belki de. Mesut Amca bizi severdi, evine gittiğimizde ilgilenirdi biz çocuklarla. Hatta belki büyüklerle ilgilendiğinden daha fazla… Bizimle sohbet eder, bunu da çocuk ağzıyla ya da “siz anlamazsınız” tavrıyla yapmazdı asla. Bizim pek sık gördüğümüz bir muamele değildi bu haliyle, o zamanlar bile sıradışı bir durum olduğunu anlamıştım.
Mesut Amca ressamdı. Evinde rengarenk bir dağınıklılık vardı demek istemiyorum, öyle değildi. Resim yaptığını da hiç görmemiştim ama annem ressam demişti, doğruydu demek ki. Başka bir yerde sanatını icra ediyordu herhalde. Yalnız bir gün kendisine misafir olduğumuzda, orta sehpanın yanında diz çökmüş kimbilir neler hayal eden çocuk halimin önüne boş bir kağıt koyup kalemiyle helezonlar çizmeye başlamıştı. EL yazısıyla küçük l harfi diye düşünün, ama tombul l harfleri. llllllll birbirine bağlı, satırın başından sonuna kadar. Sonra kalemi bana verdi, “al sen çiz” dedi, “kalemini kaldırmadan yan yana helezonlar çiz, bunlar birbirine benzer, düzenli giderse o zaman ileride el yazın çok güzel olacak demektir.”

Bu iddianın aslı var mıydı, bilmiyorum. El yazımın güzelliğiyle ilgili iddialı değilim. Tek bildiğim, Mesut Amca ressam olduğu için tabii ki doğruyu söylediğine o zaman yüzde yüz inanmış olmamdı. Satırlarca helezon çizdim, öyle ki yıllar sonra bile telefonda konuşurken sayfa kenarlarına karaladığım şey bu oldu.
Mesut Amca, bugün Twitter’da amaçsızca gezerken adına beklenmedik bir şekilde rastladığım Mesut Manioğlu’dur. Meğer bizim ressam amca öyle bildiğimiz yağlı boya ressamlarından değil, grafik tasarımcıymış! Acaba annem benim grafik tasarımcı ünvanını anlamayacağımı düşünerek mi ressam demişti, yoksa kendisi de mi öyle düşünüyordu, onu bilmiyorum işte. Belki de Mesut Amca kestirip atıyordu “ressamım ben” diye…

Mesut Amca ile ilgili olarak zamanında almadığım kadar bilgiyi Mesut Manioğlu’nun sanat yaşamının 50. yılı belgeseli”nden aldığımı söyleyebilirim. O kadar çok tanıdık çalışması varmış ki Mesut Manioğlu’nun, günümüzde hafifçe değiştirilmiş bir versiyonu kullanılan Türk Hava Yolları logosundan tutun da Eti’ye, Türkiye Emlak Kredi Bankası’ndan Verem Savaş Derneği’nin meşhur küçük kızlı afişine…
Mesut Amca ölümünden 17 yıl sonra bugün, yaşım küçük olduğu için değerini ayırt edemediğim akrabalar listesinde üst sıralara yükseldi. Şu anahtar sözcüklerden herhangi birine ilginiz varsa gönül rahatlığıyla bu 15 dakikalık belgeseli seyredin: Grafik tasarım, fotoğrafçılık, afiş, bildiri, kapak, dergi, logo, pul tasarımı.
Mesut Manioğlu, Tasarımda 50 Yıl
Huzur içinde uyu Mesut Amca, helezonlar için çok teşekkürler. Bundan sonra defterlerime hep güzel güzel yazacağım, söz.
akrabadan yana şanslı bir insansın vesselam :)
BeğenBeğen
Buyuk tasarimciymis. Allah rahmet eylesin
BeğenBeğen
Bu gün fbookta thy logosu paylaşımıyla ismi dikkatimi çekip google araştırdığımda bu başarılı grafik tasarımcımız hakkındaki en kapsamlı bilgiyi sizin sayenizde edindim. Teşekkürler.
BeğenLiked by 1 kişi
Ne mutlu yazarına :)
BeğenBeğen
Hasanali Yıldırım, Yazı Tura adlı eserinde Mesut Mânioğlu’ndan bahsederken 172. sayfada onu neden ressam olarak tanıdığınızın cevabı niteliğinde şöyle bir paragrafa yer veriyor:
“O yıllarda henüz yapılan işin adı ‘grafik’ olarak konmamış ülkemizde; o yüzden de grafik sanatçıları kendilerini ressam diye tanıyor ve tanıtıyorlar. Biraz daha meslekten sayılanlar arasındaki adları daha da ilginç: afişçi.”
BeğenBeğen