Geçtiğimiz haftalarda bir gün, çalıştığım şirkette yaygınlaştırılması hedeflenen bir sosyal sorumluluk / gönüllülük hareketi olarak bir derneği ziyaret ettik. Ahtapot Gönüllüleri Sosyal Dayanışma Ve Sportif Faaliyetler Derneği ya da sık kullanılan adıyla Ahtapot Gönüllüleri Derneği’nin, doğa sporlarına meraklı bir grup insanın bu faaliyetler için bir araya gelirken “Neden bir yandan başka şeyler de yapmıyoruz ki?” demesiyle kurulmuş bir dernek olduğunu öğrendik.
Yardım amaçlı pek çok sivil toplum kuruluşu gibi Ahtapot Gönüllüleri’nin de vizyon ve misyonları arasında ihtiyaç sahiplerine yardım eli uzatmak, toplumsal farkındalık yaratmak, gönüllülük konusunda örnek teşkil etmek gibi maddeler var. Bu derneği benzerlerinden biraz farklı kılan şeylerden ilki, kendilerine herhangi bir kısıtlama koymamış olmaları. Yani “kimsesiz çocuklardan sokağa atılan köpeklere, evsizlerden engelli bireylere kadar sınır tanımadan” ve ayrımcılık gözetmeden proje geliştiriyorlar. O kadar çok ve farklı projeleri var ki, onları anlatarak zaman kaybetmek yerine sizi websitelerine yönlendirmeyi yeğlerim. Sadece şunu söyleyebillirim: Sanırım bir tek ahtapotları kurtarmak için bir şey yapmamışlar (henüz).
Ahtapot Gönüllüleri’nin insanları ilk duyuşta şaşırtan bu adı, çifte anlama sahip. Ahtapotun sekiz kolu, yani kollarının her yere, her türlü ihtiyaca uzanması tamam, cepte. Bu ad ayrıca ahtapotun kalplerine atıfta bulunuyor: 3 kalbi olan ahtapot gibi, ahtapot gönüllüleri de verecek daha çok sevgileri olduğuna inanıyorlar.
Derneğin adındaki bu tatlışlık hali gönüllülerin tavırlarında da kendini gösteriyor. Bu insanlar, hiçbir zorunlulukları olmamasına rağmen her gün derneğin Malzeme Değerlendirme Merkezi’ni (MDM) sabah 10’da açıp, akşam 7’ye kadar burada biriken eşyaları ayıklıyor, temizliyor, tasnif ediyor ve ihtiyaç sahiplerine ulaşmaya hazır hale getiriyorlar. İşte biz de bir gün eşofmanlarımızı çekip, İstanbul’da Acıbadem Caddesi üzerinde bulunan bu merkeze gittik. Gittik ki, çorbada bizim de tuzumuz bulunsun.
Ahtapot Gönüllüleri’nin inisiyatiflerinden sadece biri olan MDM, kullanılmayan kitap, oyuncak, giysi ve ayakkabıları yeni sahiplerine ulaştırmak için vızır vızır çalışıyor. Merkezin alt katında birkaç tane çamaşır ve kurutma makinesi, ütü, ayakkabı temizlemek için gerekli araç gereç ve boya ile temizlenip paketlenen, gönderilmeye hazır eşyaların envanterini tutmak üzere onları barkodlayan bilgisayar ve yazıcılar var. Bağışlanan raflar dolusu kitap ile yığınla oyuncak ise giriş katında bizi karşılıyor. Derneğin amaçlarının yer aldığı duvarın önünde çalışmak, insana gerçekten faydalı ve hayata dokunan bir şey yaptığını hissettiriyor.
MDM’nin kapısında kocaman harflerle yazdığı gibi, bağışlanacak tüm kitap, oyuncak, giysi ve ayakkabılara kapıları açık. Ancak tamamen gönüllü olan bu organizasyonun gelip onları evlerimizden alacak imkanı olmadığından, eşyaları götürüp bırakmak ya da kargolamak gerekiyor.
Burada dikkat edilen, bizim de tüm gün boyunca kılı kırk yardığımız konu, alan insanı rencide edecek kadar kötü, neredeyse kullanılamayacak durumda olan hiçbir eşyanın bu merkezden çıkmaması. Siyasilerce dile getirilmekten bile çekinilmeyenin aksine, kimseye “fakir aile” muamelesi yapmamak esas olan… Örneğin bir oyuncak arabanın iki tekerleği eksikse, onu eline alacak olan çocuğun neler hissedeceğini düşünüyorlar — hoop, çöpe ya da hurdacıya! Kazağın bir yerinde koca bir delik açıldıysa, onu hiçbir kadının sokakta giymek istemeyeceğini hesap ediyorlar ve o kazak geri dönüşüme gidiyor. MDM H&M’in kıyafet toplama programıyla koordinasyon halinde çalışıyor, bu kıyafetlere olabilecek en iyi ve kazançlı yolla veda ediliyor.
Kullanılabilir durumda olan eşyalar ayıklandıktan sonra türüne göre ayrılıp yıkanıyor, oyuncaklar buharla, çanta ve ayakkabılar silinerek temizleniyor. Bizler, sadece temizliğin bile bu eşyaları ne denli yenilediğine inanamayarak onları tek tek katlayıp şeffaf torbalara koyuyor, sonra da kullanacak yaş gruplarına göre sınıflandırıyoruz. Kitaplar ise tozları alınıp içlerine barkod yapıştırıldıktan sonra kolilere konuyor, böylece nereye hangi üründen ne kadar gittiğinin kaydı da tutulmuş oluyor.
Ahtapot Gönüllüleri’nün ya da kendilerine taktıkları adla “potpotcan”ların bir özelliği de, kolilerini kargoya verip “Sıradaki!” dememeleri. Yardımlarını okullara, köylere bizzat götürmeyi tercih eden dernek üyelerine katılmamak elde değil: Şu paketlerken bayıldığımız oyuncağı bir çocuğun eline aldığı andaki sevincini görmekten daha güzel bir ödül var mı?
Ahtapot Gönüllüleri bağış topluyor ve yapılan her bağışın, miktarı ne olursa olsun önemi büyük. Ama bana kalırsa bununla yetinmeyin. İstanbul’un Kadıköy ilçesinde, Acıbadem Mah. Acıbadem Cad. No:21/B önünden geçecek olursanız içeri bir adım atıp merhaba deyin. Orada sizi karşılayacak bir gönüllü mutlaka vardır. Hatta iyiliğe harcanacak azıcık zamanınız varsa, mesela hemen bir ütünün başına geçebilirsiniz bile.
Twitter: https://twitter.com/ahtapotgonul
Instagram: https://www.instagram.com/ahtapotgonulluleri/?hl=tr
(Yazıda derneğin kendi hesaplarında paylaşılan fotoğraflar kullanılmıştır.)